BAZI KELİMELERE DAİR

ÇARIGRAT:     RUSLARIN İSTANBUL'A (O ZAMANKİ ADIYLA KONSTANTİNAPOLİS İKEN) VERDİKLERİ AD.  (SYF 67)

RİNGA BALIĞI:  ender olarak 30 santimden uzun olur. Ufak ve dar göğüs ve karın yüzgeçleri, tam ortadan bir sırt yüzgeci, çok arkaya kaymış bir anüs yüzgeci, derin çatallı bir kuyruk yüzgeci ve kolay dökülen iri pulları vardır. Rengi sırtında deniz yeşili veya yeşil - mavi, karnında gümüşidir. Sırt ve kuyruk yüzgeçleri koyu, öbürleri ise açık renklidir. Atlantik Okyanusunun Amerika ile Avrupa kıyılan arasındaki kuzey kısmı, bu okyanusun Avrupa içlerine sokulan kolları ve Kuzey Asya'daki deniz kolları ringa balığr"nın yurdudur. Pasifik Okyanusunda, özellikle Japonya çevresinde ve Amerika'nın batı kıyılarında yakın akrabaları vardır.
Ringa balıklan'm yakından inceleyen tabiat bilginleri, bunların iki büyük grup meydana getirdiklerini bildirmektedirler: Tuzlu suları tercih edip, denizden ayrılmayan, hep açık denizde rastlanılan ve yumurtalarını da çoğunlukla sonbaharda ve ilk kış aylarında tuzlu suya yumurtlayanlarla gene denizde yaşamakla beraber, kıyılara sokulan ve ilkbaharda yumurtlamak üzere koyların ve nehir ağızlarının acımsı suyunu tercih ederler. Sonbahar ve deniz ringa balıklarının en önemli üyesi «İskoç ringa balığı» dır. İlkbahar veya kıyı ringa balıklarının arasında «Norveç ringa balığı» en değerlisidir.
Ringa balıkları çok kalabalık sürüler halinde dolaşan arkadaş canlısı balıklardır. Kuzey Atlantik'teki bir tek kalabalık sürüde 3 milyar ringa balığı bulunabilir. Ağlarla kolaylıkla yakalanabilirler. Çok kere yüzeye yakın yüzdüklerinden dışarıdan görülebilirler. Ringa balıkları'nın sürü halinde toplaşması yiyecek durumuyla alâkalıdır. En fazla, geniş bir alana yayılmış planktonlarla beslenirler.
Ringa balığı, yumurtalarını, hemen daima dibe yakın döker. İrice bir dişinin bir defada döktüğü yumurta sayısı 30 000 kadar, yani başka bazı balıklarınkine kıyasla önemli değildir. Bununla yumurta dökme alanlarında yumurta sayısı o kadar fazladır ki, çok kere bir santim kalınlığında olmak üzere metre karelerce yer kaplamaktadırlar. Dişi, yumurtalarını birkaç defada döker.
Ringa balıkçılığının çok eski bir tarihi vardır. 13. Yüzyılda gelişmiş, yüzyılımızda ise mahsul birçok yıllarda milyonlarca ton tutmuştur. Avrupa ülkeleri arasında ringa balıkçılığı bakımından başta gelenler İskoçya, İngiltere, Hollanda, Norveç ve Almanya'dır.
 



PÖSTEKİ:  Dana, koyun veya keçi postu. 

Odadaki pöstekinin üzerine bağdaş kurmuş olan Şerafettin Efendi: (syf. 159)






KARİNA:  1. Gemi omurgası 2. Gemi teknesinin su içinde kalan bölümü.

  Ters dönen geminin karinası, omurgası iki gün sonra kesilmiş ve içinde hapis kalmış, beş subay ve üç er de batıktan otuz altı saat sonra kurtarılmıştı. (syf. 107)


ÇINGIRAK:  KÜÇÜK ÇAN 

Kapının çıngırağı çalındı: (syf.67)



LAYTER:

Yük doldurulabilen küçük salapurya ya da mavnalara layter denir. Layter gemisi de, bu salapuryaları yüklü halde kıç taraftan alan ana gemidir. Bir merkezde toplanan salapuryalar, açık denizlere açılacak layter gemisiyle buluşturularak yüklenir.
Layter gemilerinde bir tek üst güverte vardır. Kamaralar ön tarafta, makina dairesiyse arkaya yakındır. Aktarma boruları geminin iki yanına alınarak, krenin çalışması için güverte üstünde gerekli açıklık bırakılmıştır. Geminin uzunluğu boyunca ayrılmış çelik bölmeler ile enine ayrılmış bölmeler, geminin ambarlarını oluşturur ve layterler bu hücrelere istiflenir. Ambarlarda, layterler için düşey kızaklar vardır; çift katlı dipte de, layterler için hazırlanmış yuvalar bulunur. -
Ambarları birbirine bağlayan merdivenlerle, layterlerin bakımı ve denetimi sağlanır. Kren, kıç taraftaki iki büyük konsolla desteklenir. Krenin kaldırma kapasitesi 500 tonun üstündedir; bu, bir layteri güverte boyunca taşıyıp ambara iletmeye yeterlidir. Her layterin aktarılması 15 dakika sürer. Günümüzde bir layter gemisi, yaklaşık 400 tonluk yük kapasitesi, 18,8 m boyu ve 9,5 m eniyle, 80 tane layter taşıyabilir. Layterler, ambara istiflenebileceği gibi, tek parçalı, «pontonlu Bu sistemin bir üstünlüğü de, su derinliğinin büyük gemilerin yanaşmasına elverişli olmadığı yerlerde kullanılabilmesidir. Karışık yükler birbiri ardınca yüklenip boşaltılabilir. Gemiden bırakılan layterler, akarsu yoluyla, istenilen yere çekilerek götürülür.


GALVANİZ KOVASI:

Bostanın tam orta yerinde kesme taşlardan yapılmış olan geniş bilezikli kuyunun tepesindeki çıkrığın, uzunca ipli, galvaniz kovası "Beni doldurup doldurup boşaltın. Zerzevat su bekliyor."   dercesine gözünüzün içine bakıyordu. s. 270

       Demir ve çeliğin paslanmaya karşı korunmasında en akılcı ve kesin çözüm, malzemenin sıcak daldırma yöntemi ile galvaniz kaplanmasıdır.
      Demir ve çelik malzemeler bulundukları atmosferik ortamdan etkilenerek zaman içinde fiziksel, kimyasal, elektriksel ve diğer özelliklerini kaybederek korozyona uğrarlar. Bu değişikliğe, “metalin paslanması” da denmektir. Paslanma sadece görüntü bozukluğu olmayıp aynı zamanda metali aşındıran bir kimyasal reaksiyondur. Ayrıca pas, kaynaklandığı metalden takriben 30 kat büyük bir hacim oluşturduğundan, paslananan metalin çevresindeki elemanları da patlatmaya eğilimlidir. Metali, paslanmayı oluşturan dış etkenlerden uzak tutabilmek amacı ile metal yüzeylere koruyucu yöntemler uygulanır. Bu koruyucu yöntemlerden bazıları boya, plastik, nikel, krom, bakır ve çinko kaplamadır. Ancak; bütün bu kaplama yöntemleri arasında çinko kaplama en güvenli ve uzun ömürlü olanıdır.






 



TELSİZ TELGRAF:
Bundan başka telsiz telgraflarımız ve uçaklarımız bize büyük ölçüde yardım edeceklerdir. syf. 98